Başka bir tarım mümkün felsefesiyle hareket eden İzmir Tarımı, altı ana ayak üzerine oturan, bilimsel ve bütüncül yaklaşımla planlanan bir havza tarımı modeli. Yaygın tarımdan temel farkı, doğal kaynak kullanımını odağına alması ve sulama miktarında ciddi tasarruf sağlaması, böylelikle kuraklıkla mücadele etmesi. Bunun dışında, İzmir Tarımı, tarımı sadece tarlada yapılan ve sonlanan bir zirai faaliyet olarak görmüyor. Tohum aşamasından başlayıp son tüketiciye uzanan tüm süreci kapsıyor. Yani yoksullukla mücadele ediyor.
İzmir Tarımı’nı Türkiye’de bu güne kadar uygulanan tarım politikasından ayıran iki temel farktan biri kuraklıkla mücadele. 2019 verilerine göre Türkiye’de suyun yüzde 77’si tarım için kullanılıyor ve bu durum acilen değişmez ise yakın bir gelecekte içme suları tehlikeye girecek. İzmir Tarımı, ekonomik değeri yüksek ve suyu az tüketen stratejik ürünleri destekleyerek tarımsal sulamada harcanan en az suyu yüzde elli oranında azaltmayı hedefliyor. Kuraklığa karşı çiftçimizi ve şehrimizdeki milyonları koruyor, içme suyu kaynaklarımızı teminat altına alıyor.
İzmir Tarım politikasının ikinci farkı ise yoksullukla mücadele odağı. İzmir Tarımı, satış ve pazarlamayı en baştan planlayarak ürünlerimizin katma değerini büyütüyor, yoksullukla mücadele ediyor ve refahı artıyoruz.
Yerli ve milli tarım ekonomisi inşa edilecek
Türkiye’de tatlı su kaynaklarının yüzde 77’si, yani yaklaşık 4’te 3’ü tarımsal sulamada kullanılıyor. En çok yüzde 10’u içme suyu ve evsel kullanım, geri kalan miktarı ise sanayide kullanılıyor. Tarımda, “israfa” varan bu denli yüksek oranda sulama yapılmasının nedeni olarak; iklimsel ve coğrafi koşullar dikkate alınmadan yapılan ürün tercihlerinin rol oynadığı görülüyor.
Yüzde 50 su tasarrufu
Bugün tüm dünya küresel iklim krizi ile mücadele ediyor ve su kaynaklarını en verimli şekilde kullanmaya gayret ediyor. Son yıllarda ortalama sıcaklıkların arttığı dikkate alındığında, Türkiye’de de su kaynaklarının verimli ve tasarruflu kullanılmasının önemi ortaya çıkıyor. Dolayısıyla İzmir Tarımı’nın en temel özelliği, sulamaya hiç gerek duyulmayan, yağmur suyunun yettiği ya da tasarruflu sulamayla yetişebilen tarımsal ürünlerin yetiştirilmesine öncelik vermesi. Böylece bugün tarımsal sulamada kullanılan suyun en az 50 oranda tasarruf edilmesi öngörülüyor. Bu yüzde 50’nin büyük kısmı doğru tarımsal ürünlerin doğru yerde ekiliyor olması ile sağlanacak. Ürün planlaması, iklim ve toprak koşullarına göre yapılacak. Öngörülen su tasarrufunun diğer kısmı ise modern sulama tekniklerinin hayata geçirilmesiyle sağlanacak.
Böylece baraj, kuyu sondajı gibi pahalı yatırımlara gerek kalmadan çok büyük oranda kârlılık sağlanmış olacak. Su güvenliği sayesinde, sıcaklık ne kadar artarsa artsın, İzmir susuz kalma stresi yaşamayacak. Bir yandan iklim kriziyle ve kuraklıkla en doğru şekilde mücadele edilirken, diğer taraftan üretim verimliliği ve kârlılığı sayesinde kırsal kalkınma gerçekleştirilecek.
İklim, su ve toprak yapısı ve diğer coğrafi koşullar dikkate alınarak geliştirilen İzmir’in yerli ve milli tarım ekonomisiyle, doğru tarım ürünlerinin tercih edilmesi, yerli tohum ve hayvan ırklarının korunması ve geliştirilmesi, sürecin her aşamasında devam edecek arge faaliyetleri, ürünlerin ambalajlanması, markalaştırılması, satış, pazarlama ve ihracat faaliyetleri ile iletişim, İzmir Tarımı’nın ekosistemini oluşturuyor. Böylelikle İzmir Tarımı bugün Türkiye’ye egemen olan dışa bağımlı bir tarım ekonomisi yerine, yerli ve milli bir tarım ekonomisi inşa ediyor.
İZMİR TARIMININ AYAKLARI
İzmir’in bu yeni tarım vizyonu, altı temel ayak üzerinde yükseliyor:
1. Bölgeye özgü stratejik ürünler
Burada temel olarak su kaynaklarını az kullanan, bölgeye özgü stratejik ürünler tercih ediliyor. Bu ürünlerin başında küçükbaş et ve süt ürünleri, tahıllar (hububat) ve atalık yem bitkileri, ardından zeytinyağı ve son olarak da üzüm ürünleri geliyor. İzmir Tarımı kapsamında bu stratejik ürünlere ilave olarak alt havzalarda kestane, su ürünleri, aromatik bitkiler gibi diğer ürünler de desteklenecek. İzmir’in yanı sıra ülkenin diğer kentlerini ve ihracat yoluyla yurtdışını besleyebilecek kadar büyük bir potansiyele sahip bu ürünlerin ortak özellikleri; yağmur suyuyla gelişmeleri, fazladan sulamaya ihtiyaç duymamaları ve geniş alanlarda üretim potansiyeline sahip olmaları.
2. Tarımsal destekler
İzmir Büyükşehir Belediyesi bu kapsamda kooperatiflerden doğrudan alım yapmaya devam edecek. Ürünler ekonomik açıdan dezavantajlı vatandaşlarımıza ulaştırılacak. Böylece ve kırsal ve kent arasında sağlam bir “gönül köprüsü” de kurulacak. Öte yandan çiftçiye ve üreticiye makine ve ekipman desteği verebilmek için “makine parkları” kurmaya devam edilecek. Planlama dahilinde küçükbaş hayvan, arıcılık, tohum ve meyve fidanı destekleri de sürecek. Tüm bunlar için küçük çiftçinin örgütlenmesi ve bu örgütlülük içerisinde üretimin gerçekleşmesi, İzmir tarımının olmazsa olmazı. İzmir Büyükşehir Belediyesi, bu doğrultuda, küçük üreticilerin üst birliği olan KöyKoop ile işbirliği yapıyor.
3. 12 milyon 500 bin litre küçükbaş sütüne alım garantisi
İzmir Tarımı’nın ana omurgası, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin çiftçiye, üreticiye ve hayvancıya verdiği alım garantisi olacak. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kurduğu tarım şirketi Baysan üreticiden aldığı ürünlerin lojistiğini gerçekleştirecek, işleyecek, paketleyecek ve satış pazarlama zincirini kuracak. Büyükşehir adına tüm bu operasyonu yürütecek olan Baysan, bir yandan da diğer tarımsal şirketlere ve kooperatiflere örnek teşkil edecek. Baysan 2021’de 4 bin kara sığır, 50 bin koyun, 7.5 milyon litre koyun sütü ve 5 milyon keçi sütü, toplamda 12.5 milyon litre küçükbaş sütü alımı için küçük üretici ile sözleşme yapacak. Bu ürünlerin, İzmir Tarımı’nın doğa ve iklim dostu kriter ve ilkelerine uyum şartı aranacak.
İzmir Mozarellası, İzmir beyaz peyniri ya da et ürünleri, İzmir ana markası altında, ayrı bir isimle markalaşacak. Bu konuda halkla ilişkiler, iletişim, satış ve pazarlama uzmanları özel olarak çalışma yürütüyor. İzmir’de üretilen, hem doğanın sağlığını hem de insan sağlığını koruyan ürünler “Başka bir tarım mümkün” felsefesinin somut çıktıları olarak tanınacak. Böylece İzmir Tarımı’nın marka değeri oluşturulacak. İzmir Büyükşehir Belediyesi, markalaşma yolunda çalışma yapmak isteyen kooperatiflere ve üreticilere de destek verecek.
Türkiye’de tarımsal yatırımlar, büyük oranda ova arazilerine yapılıyor. Anadolu’daki tarım arazilerinin büyük kısmı, “marjinal” olarak nitelenen eğimli araziler. Buralarda organik madde çok fazla birikmiyor. İzmir’in yeni tarım vizyonu, küçükbaş hayvancılığı destekleyerek, bu işlenmeyen eğimli arazileri de tarımsal ekosisteme yeniden dahil edecek.
4. Yurtiçi ve dışına satılacak
Üretilen, markalaşma süreci tamamlanmış, paketlenmiş ürünler katma değer kazanmış olarak satış, pazarlama ve ihracata hazır hale gelecek. Ürünleri farklı mecralarda satışa sunmak, ihracat yapmak ve çiftçiye daha iyi gelir sağlamak amacıyla İZFAŞ, Ege İhracatçılar Birliği, İzmir Ticaret Borsası, İzmir Ticaret Odası gibi fuarlar, ticaret ve ihracat konularında ihtisaslaşmış kurum ve kuruluşlarla işbirlikleri geliştirilecek. Böylece, satış ve pazarlama ağları genişletilecek.
Üretimde aşırı su ve zirai ilaç kullanılan tarım ürünleri, dünya genelinde tercih edilmiyor. Dolayısıyla küresel tarım ve gıda pazarlarında, İzmir’de kendiliğinden, doğal olarak yetişen stratejik ürünlere olan talep giderek artacak. İzmir ürünlerinin tanınırlığı; “doğal ve sağlıklı gıda olması” temelinde her geçen yıl biraz daha büyüyecek.
5. Ar-Ge yatırımları ile hep daha iyiye koşacak
Sistemin sürdürülebilir olması ve sürekli gelişmesi yolunda araştırma-geliştirme (Ar-Ge) faaliyetleri, eğitim ve sertifikasyon süreçleri kesintisiz devam edecek. İzmir Büyükşehir Belediyesi, bu hedef doğrultusunda “tohum merkezleri” kurmak için çalışmalarını başlattı. Bunun dışında Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) ile birlikte kurulan Girişimcilik Merkezi’nin odağında ‘tarım’ olacak. Sasalı’da kurulan araştırma merkezinde, iklim değişikliği ve kuraklıkla ilgili senaryolara ilişkin bilimsel çalışmalar yapılacak. Büyükşehir ayrıca ürün planlamasının ve doğru tarım uygulamalarının gerçekleşebilmesi için Tarım Bakanlığı, üniversiteler ve ilgili tüm kişi, kurum ve kuruluşlarla işbirliği içinde çalışacak.
6. Yan ekonomiler yaratacak
Günümüzde tarım, salt üretimle anılmıyor. Bu devasa ekosistem, başta agro-turizm ve eğitim olmak üzere pek çok farklı alanda yan ekonomiler yaratıyor ve farklı gelir alanları yaratıyor. İzmir Tarımı’nın hedeflerinden biri de yine kırsalda kalkınmayı destekleme yolunda agro-turizm faaliyetlerini hayata geçirmek; çiftçinin on iki ay boyunca yan gelir elde etmesini sağlamak.
Bu doğrultuda isteyen çiftlikler, aynı zamanda bir agro-turizm destinasyonuna evrilebilecek. Yurtiçinden ve dışından konuklar, tarımsal alanlarda konaklayacak, tarım faaliyetlerine katılacak, ürünleri tanıyacak, tarıma dair eğitimler alacak. Bu sayede bölgede, kültürel mirasa saygı çerçevesinde bir kolektif bilinç de oluşacak. Bunun en önemli yansıması olarak da ürünlerde doğallık ve kalitede standart anlayışı köklü biçimde yerleşecek.
Tarımda neyi yanlış yapıyoruz?
Samanı dahi ithal eder duruma gelen Türkiye tarımının en önemli sorunu; iklim, toprak ve coğrafi havzalar ölçeğinde bir ürün planlaması yapılmaması. Bu durumun pek çok olumsuz sonucu var. Bunlardan en önemli ikisi ülkenin büyük tarım potansiyeline rağmen yeterli tarımsal gıda, et, süt ürünü üretilememesi.
Örneğin genel olarak kurak iklime sahip Küçük Menderes Havzası’nda, bol sulama isteyen yemlik mısır bitkisi yetiştirilmeye çalışılıyor. Bunun için de özellikle yaz aylarında çok fazla sulama yapılıyor. Bu yanlış seçim nedeniyle doğal su kaynakları, normalden çok daha büyük bir hızla eriyor. Araştırmalar da havzadaki yeraltı su kaynaklarının oldukça azaldığını gösteriyor.
Temel kuralları hatırlıyoruz
İzmir Tarımı, on yıllardır ihmal edilen, tarımın en temel kurallarını yeniden hayata geçirme projesi. Yerli ve milli tarımı inşa etme projesi. Bu modelde tarım, “tasarım bilimi” yaklaşımıyla ele alınıyor. İklim, sıcaklık, toprak ve su yapısı, yağış dönemleri ve rejimi hangi tarımsal ürüne uygunsa o ürünler yetiştirilecek. İzmir Büyükşehir Belediyesi de bu ürünlere “alım garantisi” verecek.
Hangi ürünlere, neden alım garantisi verilecek?
İzmir Tarımı modelinde kilit taşı ‘bölgeye, iklime ve coğrafyaya özgü üretim’ olacak. Örneğin keçi, Ege ikliminde son derece iyi büyüyebilen, çok fazla yem istemeyen, makiliklerde otlayan, son derece yüksek verimli ve sağlıklı şekilde büyüyebilen bir hayvan. Koyunlar ile İzmir’e özgü küçük bir sığır ırkı olan karasığır da destekleme kapsamında olacak.
Bu hayvanlar traktörün ve tarım makinelerinin giremediği eğimli arazilerdeki doğal meralarda, ot ihtiyaçlarını yılın 7-8 aylık döneminde karşılayabiliyorlar. Türkiye’nin, son yıllarda samanı ve yem bitkilerini ithal eder duruma geldiği düşünüldüğünde, bu kadim yöntemin gerekliliği ve kârlılığı çok daha iyi anlaşılıyor.
Bunun dışında yine hiç su istemeden ve kış yağmurlarıyla büyüyen karakılçık ve saz çavdarı gibi tahıllara; gambilya ve mürdümük gibi atalık yem bitkilerine; İzmir iklimine en uygun tarımsal ürünlerden zeytin ve zeytinyağı ile üzüme de alım garantisi verilecek. Çünkü bunlar, kendi doğal koşullarında, çok fazla girdiye ve sulamaya ihtiyaç olmadan yetişen hayvan ve bitkiler. Bilimsel araştırmalar, az sulanan ürünlerde kolay kolay hastalık olmadığını gösteriyor. Bu veri de İzmir Tarımı modelinin doğruluğunu ve farkını ortaya koyuyor.
Anadolu’nun bu kadim bitkisi, büyük oranda kaybolmuş bir tohumdu ve İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından Atalık Yem Bitkilerini Destekleme Projesi kapsamında yeniden ekimine başlandı.
Herkes birbirini besleyecek
Sistemin hayata geçmesinde ve yaşamasında küçük çiftçilerin el ele vermesi, örgütlenmesi çok önemli. Böylece havza ölçeğinde planlanan tarımda, farklı alanlardaki üreticiler, birbirlerinin tarımsal faaliyetlerinden de faydalanacak. Birinin çıktısı, diğerinin girdisi olacak. Örneğin ovada hububat eken çiftçi, gübre ihtiyacını dağda, yamaçta hayvancılık yapan üreticiden karşılayabilecek.
Kadınlar lokomotif olacak
İzmir Tarımı’nın önem verdiği olgulardan biri de Anadolu kadınının, tarımdaki kadim bilgeliği. Geleneksel tarımda çitçi kadınlar hasat teknikleri, tohumların korunması gibi konularda yönetici rol üstleniyor. Bu köylerde aynı zamanda son derece eski tarımsal pratikler de uygulanmaya devam ediyor. Dahası, buralardaki tarımsal üretim de oldukça yüksek miktarlarda gerçekleşiyor. Örneğin zeytinyağında ya da küçükbaş hayvancılıkta, kadınların aktif olduğu, el emeği ile üretilen zeytinyağı, et ve süt ürünleri halen bol miktarda bulunuyor.
Dolayısıyla İzmir tarımının geleceğinde kadınlar çok daha belirleyici bir rol üstlenecek. Kadının tarımdaki yeri, konumu daha da güçlenecek. Kadınlar, sadece tarlada çalışan işçi olarak değil, aynı zamanda tarımın esaslarını bilen, doğru tarımın nasıl olması gerektiğini anlatan usta kişiler olarak varlıklarını koruyacak.
Belediye şirketi Baysan kalkındıracak
İzmir Tarımı, tarımsal faaliyeti sadece tarlada başlayıp tarlada biten bir zirai uygulama olarak görmüyor. Başka bir tarım mümkün felsefesi ışığında, tarım bundan çok daha fazlası. İzmir Büyükşehir Belediyesi, Baysan şirketini tohumdan sofraya uzanan bu tarımsal döngünün kurulması ve sürdürülebilir olması yolunda lokomotif görevi üstlenmesi için kurdu. Şirket tarladan alınacak ürünlerin lojistik, katma değer sağlanma, paketleme, pazarlama ve satış faaliyetlerini yürütecek. Küçük üreticilerin güçlerini birleştirerek yatırıma dönüştürecek. Böylece İzmir tarımını dönüştürücü bir kaldıraç işlevi görecek.
İzmir Büyükşehir Belediyesi Ödemiş’e et işleme tesisi kurdu, Bayındır’a ise dev bir süt işleme fabrikası kuruluyor. Yaklaşık 65 milyon liraya mal olacak süt işleme fabrikasının inşaat zemin alanı yaklaşık yedi bin metrekare. 2021 Mayıs ayında temeli atılacak fabrikanın, 2021 yılı aralık ayında deneme üretimine başlaması planlanıyor. Fabrika, 2022 Ocak ayından ise itibaren tam kapasite çalışmaya başlayacak. Bu tesiste 100 kişinin çalışması öngörülüyor.
Baysan şirketimiz tarafından bu tesiste kullanılmak üzere ilk yılda 7 milyon 500 bin litre koyun sütü, 5 milyon litre keçi sütü ve 2 milyon litre manda sütü üreticilerimizden satın alınacak. İnek sütünde ise, Baysan sayesinde alımlar 16 milyon litreden 22 milyon litreye çıkacak. Bunun 16 milyonu süt kuzusu projesiyle arka mahallelere ulaşacak, geri kalanı ise paketlenerek Baysan markasıyla piyasaya sunulacak. Süt işleme fabrikası, günlük 100 ton süt işleme kapasitesine sahip olacak. Et entegre tesisi için ise 50 bin adet kuzu ve 4 bin adet karasığır satın alınacak.
Baysan, 10 bin dönüm arazide susuz yem bitkisi ve hububat ekiminde de sözleşmeli alım gerçekleştirecek. Alınacak yem miktarının değeri yaklaşık 15 milyon lira olacak.
Geçtiğimiz yılın rayiçlerine göre hesapladığımızda, 2021 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi toplam 338 milyon 600 bin TL alım garantisi verecek, üreticiye yapılan maddi destek neredeyse üç kat artacak. Bunun 154 milyon 600 bin lirası süt ürünlerine, 97 milyon lirası et ürünlerine, 15 milyonu yem bitkilerine ve geri kalan 72 milyon ise diğer ürünlere tekabül ediyor.
Tüm et ve süt üretim sözleşmeleri, kuraklıkla mücadeleye katılan üreticilerle bu yıl içinde gerçekleşecek. 2021’de alım garantisi yapılan bu ürünler, piyasa değerinin yüzde 15 ila 20 fazlası bir bedelle satın alınacak. Bu da üreticinin emeğinin karşılığını almasını sağlayarak, İzmir Tarım ilkelerinin harfiyen uygulanmasını teşvik edecek.
Başkan Soyer’in talimatıyla saha ekipleri kuruldu
İzmir Tarımı modelinin teorik ve uygulama altyapısının hazırlanması için İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in talimatıyla geniş bir saha ekibi oluşturdu. Kent kırsalındaki tüm ilçeleri tek tek gezen, her bir çiftçiyle, üreticiyle, muhtarlarla, halkla bire bir iletişim kuran ekip; bölgenin adeta tarımsal röntgenini çekti ve çekmeye devam edecek.
Yeni kurulan ekip tarafından hangi üründen ne kadar üretildiği, hangi yöntemlerin kullanıldığı, ne kadar sulama yapıldığı, hayvancılık yapılıyorsa hangi yemlerin kullanıldığı, zeytincilik yapılıyorsa ağaçların nasıl işlendiği gibi konularda oldukça detaylı bir sosyolojik araştırma yürütülüyor. Ekip, İzmir’in stratejik ürünler tarım envanterini hazırlayarak düzenli olarak güncellenmesini sağlayacak.
Bundan sonraki aşamada belirlenen stratejik ürünlerin ve üretim tekniklerinin, küçükbaş hayvancılığın hayata geçirilmesi, güçlendirilmesi var. Nihai hedef ise havza bazlı tarım modeli olan İzmir Tarımı ile katma değerli ürünler üretilmesi, kırsal kalkınmanın gerçekleştirilmesi, su kaynaklarının korunması ve İzmir Tarımı’nın bir dünya markasına dönüştürülmesi.
izmir.bel.tr